18 Ocak 2014 Cumartesi

Sen affet. Tüm hatalarımı, yanlışlarımı, umursamayışlarımı hep affet...

''Suçum yok sevgilim.
 Kızma bana, bakma öyle hissedemezmişçesine..
 Sevmeyi bilmiyodum, aşkı anlayamıyodum..
 Sen affet..''

Bazen diyorum ki ; Ah ne salağım. Sevmeyi değer vermeyi, güvenmeyi bilmiyorum. Canımdan çok sevsemde yapamıyorum. Geçmişteki yanlışlarım önümde duvar olmuş. İnanamaz olmuşum kimseye. O kadar kırgın geldim ki sana, o kadar yorgun. 'Bu da olmaz' diyerek sevdiğim sen şimdi hayatımda yeni bir umut..

Önce kırgınlıklarımı onardın, sonra tutup ellerimden sevmeyi öğrettin. Sıkılırdım, bıkardım, umursamazdım. Bazen geride kalanlardan sanada bir kaç parça bişey düşüyor. Onca umursamazlıklardan, hatalardan..
Sevilmek bile yoruyor bazen..
Bazen aşkın bana bile fazla. Bazen sevginde boğulacakmışım gibi.

Bazen çok sevicekmişim, hiç bırakmayacakmışım gibi. Bazen diyorum ki 'Ben seni hakedicek ne yaptım?'
Tanıdığım onca erkekten sonra öyle farklı bakıyosun ki bana 'Aman üşüme, aman üzülme, aman ağlama' senin yanın o kadar güven o kadar huzur ki..

En ufak bi kavgada, en ufak bi tartışmada kalbini o kadar kırıyorum ki. Farkediyorum sonra daha çok üzülüyorum. Belkide ben sevmeyi bilmiyorum..
Ama öğrenicem. Nasıl ki ben sana aşkı öğrettim sende bana sevmeyi öğreticeksin..

Karanlıktaki aydınlığım,
Bazen kırıyorum seni. Belki söyleyemiyorum ama sen affet.
Tüm hatalarımı, yanlışlarımı, umursamayışlarımı hep affet..

8 Ocak 2014 Çarşamba

Üşüyorum. Havanın soğukluğundan değil ama hayatımın soğukluğundan..

Yorgun hissediyorum. Daha 17 yaşında çok yorgun. Normal mi bu ? İnsanlar onca yaşanmışlıklara rağmen 80-90 yaşına kadar savaşırken benim daha bu yaşta bu kadar güçsüz hissetmem normal mi ?
Hani üşürsün. Isınmak için çeşitli imkanın vardır. Ama ulaşamazsın bazılarına ya da var olanı bile kullanamazsın.
Her sabah erkenden sıcacık yatağını bırakıp, buz gibi soğuğa adım atmak gibi mesela. Mecbur kalırsın. Akşam o battaniyenin altına gireceğini bilsende kızarsın. Böyle bişey.
Battaniyem var. Ailem var, arkadaşlarım var, beni seven bana değer veren insanlar var. Varlıkları umut oluyo hayatıma sıcaklıklarını daima hissediyorum. Ama her zaman yanımda olamıyolar işte.Onların sıcaklığını hissedemedim gün ortası var birde. Onlar evde bıraktığım battaniyem, aşkım içimi ısıtan kahvem..
Onlar varken üşümüyorum, sorunlar yok.
Ama her zaman yanımda olamıyolar ki.
Her daim sıcaklıklarını hissedemiyorum. Onların olmadığı battaniyesiz, kahvesiz gün arası. İşte ben tam o sıra çok üşüyorum. Bütün sorunlar kar olup yağıyo sanki üzerime. Tek başıma oluyorum. Akşam herşeyini düzeliceğini bilsemde o gün arası çok yoruluyorum. Umudumu, hayallerimi, inancımı kaybetmeye yanaşıyorum.
Biliyorum her şey benim elimde aslında. O üstüme kar misali yağan sorunlardan korunmak için şemsiye bulmam lazım kendime. Sıkıca giyinmem kendimi en kötü fırtınalara hazırlamayı öğrenmem lazım.
Benim battaniyeye geri dönmeyi değil, benim yağan karın altında kendii korumayı öğrenmem lazım.
Benim çok geç olmadan güçlenmem, hayata daha sıkı sarılmam lazım.
Üşüyorum. Havanın soğukluğundan değil ama, hayatımın soğukluğundan.
İnsanların beni ısıtmasını beklemekten üşüyorum aslında.
Benim kendimi soğuktan korumayı, kendi sıcağımı kendim yaratmayı öğrenmem lazım.

6 Ocak 2014 Pazartesi

''Ben seni böyle yetiştirmedim. Ben seni bu kadar güçsüz yetiştirmedim ki...''

Ah o savurduğumuz ön yargılarımız. Kimin ne yaşadığını bilmeden sorgulamalarımız..
Eskiden o kadar umrumda olur du ki. O kadar çok takardım ki insanlar hakkımda ne demiş, ne konuşmuş. Söylenilen tek bir sözü saatlerce takardım kafama. Kendimi yiyip bitirirdim. Canımı yakardı konuşulanlar, insanların yalan yanlış uydurmaları.. Hiçbişey bilmeden atıp tutmaları..
Böyle konuşulanları kafaya takıp gözyaşı döktüğüm bir gün babam ağladığımı farkedip yanına çağırmıştı beni hiç unutmuyorum. Ben onunla pek paylaşmam böyle şeyleri, baba sonuçta. Anlatmam. 

Aldı karşısına beni başladı konuşmaya. Ben konuması bitsede odama gidip rahat rahat ağlasam diye düşünürken kollarımdan sıkıca tuttu beni. Ne olduğunu anlamadım bile. 
'Ece !' dedi. Yaş gözümden aktı akıcak, zaten moralim bozuk.. 
'Neden ağlıyosun?' dedi. Korktum dedim kızıcak heralde. Babam çünkü hoşlanmaz bizim gözyaşı dökmemizden. Küçüklükten beri ağlamadan konuş der hep. Kızdı sandım. Sandıkça daha çok akıyo gözyaşlarım, durduramıyorumda...
Birde içimden 'Allahım nolur durdur. Durdur akmasın' diye yalvarıyorum. 
O an babam bana hayatımda asla unutamayacağım bir konuşma yaptı.
'Ağla kızım. Canını sıkan, canını yakan ne varsa atma içine ağla. Ama küçük nedenler için değer mi ? Gözyaşlarına, moralini bozmana üzülmene değer mi ?'
Konuşmak istiyorum, anlatmak istiyorum. Ama boğazımda acı ne konuşabiliyorum ne ağlamamı durdurabiliyorum.
Kaldırdı başımı 'Gözlerimin içina bak' dedi. Baktım usulca.
'Ben seni böyle yetiştirmedim. Ben seni bu kadar güçsüz yetiştirmedim ki. Ben seni ufacık şeylerle kendini üz diye büyütmedim. Ben seni herkesten daha güçlü yetiştirdim. Hep doğruya giden, hep başarıya koşan bir kız olarak yetiştirdim. Benim kızım ufacık şeyler için harcamaz gözyaşlarını. Benim kızım değersiz şeyler için sıkmaz canını. Ben senin tek bir gözyaşın için bu dünyayı yakarım.'
Sımsıkı sarıldı bana. Ben hiçbişey söyleyemedim sadece sarıldım babama. Ve o gün dedim ki kendime senin tırnağın bile olamıyacak insanlar için, beş kuruş vermeden savurdukları yargıları için değer mi ? Sen babanın kızısın. Söz verdim . Değersiz insanların, değersiz cümleleri yüzünden asla birdaha üzülmüycem, ağlamıycam diye.
Hala duyarım arada 'Senin hakkında şunu şunu demişler' diye. O zaman içimden kahkaha atmak geliyor. Aferin diyorum kendime. Demek ki hakkında olur olmaz şeyleri atıp tutucak kadar kıskanılıp iz bırakıyosun bu hayatta.
Ben bunu babamın o kısacık konuşmasına borçluyum.
Ben bunu babamın kızı olmama borçluyum.

Siz etrafta dönen onca dedikodudan, onca önyargıdan daha değerlisiniz.
Asla umursamayın. İnanın bana gülüp geçtiğiniz zaman, hayat daha güzel daha kolay.
Ve hala şansınız varken sıkı sıkı sarılın babanıza.
Ben öyle yapıyorum.