5 Ocak 2016 Salı

Beni anlamıyor-mu?-sun!

Kadınlarla erkekler arasındaki kalın duvarlardan darbe yemekten bıkan bir toplum görüntüsü çizmeye başladığımızı düşünüyorum. Karşı cinsle aramızda doğanın boyun eğdiği, olması geren bir birliktelik söz konusu. Tüm dünya insanın diğer varlıklarla ilişkisinden ziyade, kendi cinsiyle ilişkisini dengeleyebilmesi üzerine bir varsayımın peşinde. Birbirimizi anlayabilmek.
Bizi bizden koparan, empatinin karşımızdakinde olmadığına inandıran iki cinsiyet arasındaki sonsuz uçurumun varlığından doğan sorunlardan bunalarak kaleme alınan bir yazı olacak. Ne vardı yani anlaşabilsek ? Empati kurabildiğimize inanıp, günlük yaşantımızı bu yönde etkileyebilsek? 
Kızgın bir emojinin ardından whatsappta kurulan 'Beni anlamıyorsun' cümlesi karşımızdakinin bizden daha salak olduğunu vurgulamaktan çok, ilişkileri erkeklerin açısından 'yine neyi anlamadım acaba?' boyutuna taşıyıp artık bizi anlamaktan öte kurduğumuz cümleyi anlamaya itiyor sanırsam. İletişim kopuklukları yüzünden ikili ilişkilerde karşılaştığımız bir takım problemler zaman içerisinde iki cinsin arasındaki uçurumun daha da açıldığını gözler önüne seriyor. Gelişen teknoloji, anında bağlantı derken daha fazla şansımız varken daha az iletişim kurduğumuzu göremeyecek kadar 'teknoloji körü' olduk . Göz göze gelmek, sıkıyorsa birde o mesajda yazdıklarını yüzüme karşı söyle diyebilmek. kelime haznesinin yetersizliğinden, telefonun ucunda mimikleri görememekten belkide söylemek istenileni klavyeye dökememekten dolayı karşılaştığımız 'birbirimizi anlamama' sorunu yeni çağın bize sunduğu bir armağan. 
Elbette ki farklıyız. Yaşadıklarımızdan önce yaradılış bakımından aramızda anlaşılması güç, irdelendikçe yoran farklı bir bakış açısı var. Klişe 'yer değiştirme' teması, örneğin regl ağrısında 'her ay çekilen ağrıyı karşı cinse anlatabilme' çabaları, hüsranla sonuçlanan empati çalışmaları. Tartışmaya, anlık kavgaya daha duygusal yaklaşan bir kadın ve diğer yanda olayı sonuçlandırıp maçı izlemeye gitmeyi düşünen klasik erkek mantığı. Yarını düşünmeyen, detayları sevmeyen, sadece sonuç odaklı bir beyinle aşırı detaycı, karşısındakinden anlaşılmayı bekleyen duygusal bir varlığın birbirini beklenildiği gibi anlayabilmesi zaten çok güç.
Kadınların daha güçlü durduğu, yüzyıllık bakış açısının değiştiği, teknolojinin zirveye tırmandığı yeni çağda boşanmaların, ayrılıkların, vazgeçişlerin, geri dönüşlerin en önemlisi de anlaşılamamanın bir de anlayamamanın bu kadar yorucu bir sorun olması, teknolojinin iletişimdeki en önemli ögeleri silmesiyle gerçekleştiğini düşünüyorum. Seni seviyorum derken büyüyen göz bebekleri, sarıldığında hızlanan kalp atışları, kavga ederken akan gözyaşları olmadan sadece kelimelerin gücüne inanarak kurulan yarım yamalak iletişim sonucunda hep hüsran bırakıyor. Birbirimizi görmeli, duymalı ve kelimelerimizi bunları yaparken konuşturmalıyız. 'Ağlıyorum' yazmak yerine yüz yüzeyken üzüldüğümüzü göstermeli, paragrafların çözemediği sorunları jest ve mimiklerimizin çözmesine fırsat vermeliyiz.
Telefonların ardından, fotoğraflardaki anlık bakışlardan değil, ses tonundan, nefes alışlardan, gülümseyince salgılanan hormonların vücudumuzda yarattığı etkiyi gözlemleyerek sevmeli ya da sevilmeliyiz. Erkekle kadının birbirini anlamadığı bir dünyayı, yaşanılan sevgiyi daha gerçekçi yapmak istiyorsak sanal alemde gülümseyen bir emojiyle değil gerçekten bir tebessümle cevap vermeliyiz. Mesajlaşmak yerine sohbet etmeyi, teknolojinin soyutlaştırdığı ne varsa birbirimiz için somut hale getirmeliyiz.
İletişim, birlikte yaşayabilmek, bu dünyayı çözebilmek en önemlisi de birbirimizi anlayabilmek için sahip çıkmamız gereken, varlığına muhtaç olduğumuz en önemli etken. Görmeden, duymadan, dokunmadan kurulan iletişim, bu günkü sosyal medya kadar sanaldır. Birbirimizi anlayamamak ayrı, iletişim kuramamak çok ayrı bir konu.
Bugün aslında canımızı yakan bizi birbirimizden koparan şey 'iletişim kuramamak'
İletişim kurmayı başardığımızda, mesajların ardına sığınmak yerine bakışlarımızla kelimelerimizi harmanladığımızda, ondan sonraki aşamada 'karşı cinsi anlama' çalışmalarımızda yol kat edebileceğiz.
Kadınlar erkekleri, erkekler kadınları bir gün gerçekten anlayabilirler mi orası bilinmez.
Şimdilik bildiğimiz tek şey 'insanın insanı nasıl anlayacağı'
Anlamaya başlamanın da yolu  saklandığımız klavyenin ardından çıkıp, cümlelerimizi haykırmaktan geçiyor.