23 Ağustos 2015 Pazar

Mürekkebin kuruduğu yerde, son perde

Hayal kurmayı bilmeyen bir ülkenin çocuklarıyız biz. Bütün savaşımız arafta kalmamak için. Amaçlarımıza ulaşıp gittikçe dibe batan günümüz Türkiyesin de hayatta kalmak için. 
Bir hedefim vardı benden çok uzakta hayatımın karanlığında parıldayan. Toprağa düşen her yağmur damlasında varlığıyla içimi ısıtan. Tek çıkış yolu olduğunu düşündüğüm, her gece yastığa başımı koyduğumda göz kapaklarımın ardında en ince ayrıntısına kadar planladığım küçük dünyamın büyük hayali. Bambaşka bir şehirde, özgürce, kendi seçimlerimle parlamak istediğim meslekte gülümsediğimi düşlediğim.Seneler boyunca hayallerimde süsleyip gerçeklerle bileştirmek için çaba sarf ettiğim. İnsanların  bütün 'olmaz' larına rağmen vazgeçmediğim.
Dedim ya hayal kurmayı bilmeyen bir ülkenin çocuklarıyız. Bu ülke sevmez hayalleri olan insanları. İdealleri, umutları sevmez. Hayallere gülüp geçmeyi destek olmak yerine köstek olmayı sever bizim insanlarımız. Tembeldir Türk toplumu çünkü. Karda başkasının ayak izlerine basarak yürümenin doğru olduğuna inanmıştır, inandırmıştır kendini.Şu satırları kabul etmeyenler çoğunlukta olacaktır eminim.Ama bir düşünün her yer karanlık diye bize ışık yaktığını düşündüğümüz insanları göklere çıkaran bizler değil miyiz? Kendi ışığımızı bulamadığımız için suçlu hissetmektense bir başkasının yaktığı ışıkla önünü görmeye çalışan, yaptığı her ne olursa olsun ışığı kesmesin diye duacı olan, vatan kokan ülkemin güzel insanları.. 

Benim hayallerimin, umutlarımın önünde dağ gibi durdular saolsunlar.
Davranışları heyecanlı bir tiyatro oyununun tüm özelliklerini taşıyan insanlardan olmuşumdur hep. Bu yüzden onları sessizce izledim, onaylarcasına dinledim. Şimdi bakıyorum da  'acaba onlar mı haklı' diye düşünmeden edemediğim zamanlarda kararımı herkes gibi olmaktan yana kullansaydım şu an içi kıpır kıpır hayallerine sımsıkı sarılan mutlu bir kızdan dinlemeyecektiniz bu satırları.
Ben bu süreçte anladım. Hayallere giden yol önce kendini sevmekten geçiyor. Eksiğiyle, fazlasıyla, kusuruyla kendini kabul edince insan dışarıdaki insanlarla savaşmak için daha fazla enerji biriktiriyor. Şu kısacık hayatta yaptığımız en büyük hata bir avuç enerjimizi kendi kendimizle savaşarak tüketmek galiba. Kendi kendimizi tükettiğimizi farketmeden ömrümüzün en güzel günlerini umutsuzlukla harcıyoruz. 
Kendinizi sevin. Hatalarınızı, salaklıklarınızı hatta sakarlığınızı bile sevin.
Bir başkasının sizi herşeyinizle sevmesini beklemek için henüz çok erken. Eksik olan, muhtaç olduğunuz sevgiyi kendi kendinize verin. İnsanların düşüncelerine söylediklerine dikkat etmeyin. Bırakın onlar kendi karanlıklarında boğulsunlar. Siz aydınlığa çıkmanın ne demek olduğunu iliklerinize kadar hissedin. Hayal kurmak bu dünyanın en güzel şeyi. Hayaller gerçeklerin bir parçasıdır unutmayın. Uçsuz bucaksız dünyalarınıza toz pembe hayaller sığdırmaktan korkmayın, utanmayın. Bizler 'Türkiye Cumhuriyeti' gibi bir hayale inanıp, onu yaşatmış bir başkomutanın çocuklarıyız. Onun hayalinede inanmadıklarını, onuda yarı yolda bırakıp düşmesi için çabaladıklarını unutmayın. Türkiyenin hayallerine koşan kararlı bir gençliğe ihtiyacı var.Asla vazgeçmekten yana olmayın.
Ben vazgeçmedim. Bir ay sonra bugün hayallerimin şehrinde başka bir yazıda selamlayacağım sizi.
Bu oda, şu satırları yazdığım masa. Bu bloğun ilk yazısına şahit olan her ne varsa geride bırakıyorum şimdi.
Mürekkebin kuruduğu yerdeyim.
Yeni bir mürekkeple, hayallerime ulaşmış bir şekilde karşınıza çıkmak için sabırsızlanıyorum.

Şu satırlar mürekkebin son damlaları.
Bu her yanı umutlu bir yolculuğa açılan yazı ise,
Mürekkebin kuruduğu yerde, son perde.