11 Mart 2014 Salı

#BerkinElvanÖlümsüzdür


''Ürkek bir serçe gibi eğme başını,
  Kaldır başını ve dimdik dur.
  Bu senin değil, ülkemin ayıbı.
  Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk''
                                             N. Hikmet

Bugün hiç tanımadığımız bir çocuk için aktı gözyaşlarımız.
Umudun çocuğu için..
Sırf ülkesi uyansın diye kendi uyumayı göze alan minicik bir yürek için.
Herşeyden habersiz ekmek almak için evinden çıkan ve
269 gün tedavi görüp, birdaha hiç uyanamayan o güzel çocuk..
Hiç tanımadık. Adını haberlerde duyduk. ' #uyanberkin ' diyebilmek için, ailesine destek olabilmek için sosyal medyayı sarstık.
Bugün gözlerimizi açtığımızda artık hayatta olmadığını öğreniyoruz. Biz ona bu kadar uzakken, canımız bu kadar yanarken annesinin çığlıkları hiç mi ulaşmıyor ölümünün sorumlularına. Hiç mi vicdanları sızlamıyor bu insanların ?
Anlamak çok güç.
Daha kaç kişi feda etmemiz gerekicek ? Daha ne yapılması gerekiyor insanların gözünün açılması için ? Daha kaç kalbin durması, daha kaç annenin feryad etmesi gerekiyor ?
'Ben lafa değil icraata bakarım' diyip duranlar. Alın size en güzel icraat. Bir çocuğun duran kalbinden büyük icraat mı olurmuş ?
45 kilo bir çocuk 16 kilo olarak hayata gözlerini yumdu bugün.
O sonsuz uykusuna yattı sırf ülkesi uyansın diye.
Siz hala 3 çocuk yapın başbakan istedi diye.
3 çocuk yapın. Biri ekmek almaya giderken, biri parkta direnirken, biri sokakta dövülürken öldürülsün.
Hepimiz biliyoruz aslında. Hepimiz tanıyoruz Berkin'in katillerini.
Bilipte ses çıkarmıyosak, en büyük ayıbımız budur zaten.

Mekanın cennet olsun umudun çocuğu..
Sırf biz uyanalım diye uyanmadın biliyoruz..

Ve son olarak ;
Berkin neresinden vurulmuş diye sorarlarsa; çocukluğundan dersiniz!
#HoşçakalBerkinim #BerkinElvan

Güle güle çocuk. Uyanıcaktın söz vermiştik, güzel günler görecektik. Olmadı.
AFFET.

2 Mart 2014 Pazar

Torbalı'da hayatta kalmak..

Yağmur damlaları usul usul düşerken toprağa elimde kahvem önümde bilgisayarım hadi bir yazı daha yaz diyerek kendimi motive ediyorum.
Ah yağmuru izlemek kadar güzel bişey var mı şu dünyada ?

O yağmur damlaları şu her karışı nefret kokan Torbalıyı bile katlanabilir kılıyor.
Oturdum düşündüm. Keşke dedim, keşke şu damlalar Torbalı da ki nefret ettiğimiz şeyleride alıp götürseydi. Öyle olduğunu varsaysaydık gökyüzünden toprağa düşen 5 yağmur damlası neleri alır götürürdü ?

1- GRUPLAYSAN EYVALLAH, YALNIZSAN EYVAH !
Torbalının yıkılmaz tabularından biri. Gruplaşma.
Ah bir türlü yıkamadık şu lanet yargıyı. İlla bi gruba dahil olucaksın. O gruplar arası atışmalar, kavgalar. Sen aynı anda iki insanla arkadaş olamıyosun. Yok öyle bişey buraya göre. İlla ki seçim yapman gerekiyo. Aynı anda birden fazla grupla arkadaş olana 'ortam meraklısı' etiketi yapışıveriyor. 'Yalnız olucam ben, grup istemiyorum' deme şansında yok. Yutarlar seni yoksa. Sürekli bi savaş halinde olmak zorundasın, yanında birileri olmak zorunda. Herşeyden uzak olma şansın yok. Yolda yürürken göz göze geldiğin insanlar bile 'Ne bakıyosun lan' diyip seni bi kavganın içine sürüklüyolar.
Ee hal böyle olunca gruplaşmak kaçınılmaz oluyor tabi.

2- CAFE BİYER'DEN LA SERA'YA..
Şimdi biraz daha fazla seçeneğimiz var cafeler konusunda. Ama bundan iki üç sene öncesinde gençliğin kalbi bu iki mekanda atıyordu resmen. Her günün orada boş boş oturup 'Kim ne yapmış acaba' diye düşünüp duran insanlarla dolup taşardı. Yok La Sera'nın arkasında kim kimi dövmüş, cafe biyerin ortasında kim saç başa dalmış, kim kime yan gözle bakmış.. Tek derdimiz bu ya sanki. Oturup onlarla uğraşılırdı.Şimdi işimiz daha kolay tabi. Yeni mekanlarla, hayat daha normal. Üsküdar çaycısı, Kahve diyarı derken daha modern daha geniş alanlarla dedikodudan uzak kalma şansınız var. Ama ne kadar mekan açılırsa açılsın, kaide değişmedi. Cafe Biyer ve La Sera hala gençliğin kalbi..

3- ŞORT GİYİYORSA 'YOLLU' , GİYMİYORSA 'KEZBAN'
Ah şu yargıyı bir yıkamadık. Allah kahretsin ki yıkamadık !
Küçük yer tabi. Herkes herkesi tanıyor. Ama bu da biraz fazla ya. Babamız yaşında ki insanların bakışlarına maruz kalmaktan bıktık, usandık. Bu konu biraz biz kızların sorunu. Ama canımızdan bezdirdi artık bizi. Şort giyen kıza bakıp 'Aha şuna bak kesin yollu bu' diyip, hiç giymeyenede 'Kezban o la' diyolar. Nedir sizde ki bu etiket yapıştırma hastalığı kuzum ? Neden illa tek bir kalıba sokmak için çırpınıp duruyosunuz insanları ? Hayır. O kız sadece şort giydiği için yollu değil. Ama ne kadar dil döksekte boşa bazen. Torbalı bu konuda asla akıllanmıycak..

4- AH BU DEDİKODUDAN ÇEKTİĞİMİZ..
En büyük sorunumuz.
Ah ne güzel olurdu bi kız güvenip sevdiği insanın yanağına bir öpücük kondurduğunda o öpücük 'Ha o mu o şununla yatmış olum' diye iğrenç bi dedikoduya dönüşmeseydi. Ne güzel olurdu iki sevgili sinemada film izlediği zaman 'Hahahah filmin konusunu bile bilmiyodur olum onlar' diye saçma cümlelere sebep olmasaydı bazı insanlar. Keşke hayatın sadece cinsellikten ibaret olmadığını anlayabilse şu toplum. Bazen bi insana sarılmanında mutluluk verdiğini, yada sinemaya sadece filmi izlemek için gidileceği ve en önemlisi de özel hayatın kimseyi ilgilendirmediği anlaşabilse herşey daha kolay olabilirdi.

5- 'EE KANKA O ŞUNUNLADA ÇIKTI'
'Doğru insanı bulana kadar kalbinizi açtığınız yanlış insanlar, sizin için birer tecrübedir' diye bir söz vardır.
'Doğru insan' ne zor bulunur. Günümüz şartlarında onu bulmak için hata üstüne hata yapıp bazen pişmanlıklarla dolu bir geçmişe sahip olabiliyoruz. 'Kendime inanamıyorum ya ben bununla nasıl çıktım' cümlelerini çoğu kez kullanıyoruz. Bir anlık kalp çarpıntısıyla hiç kafa dengimiz olmayan insanlarla geçmişimize bir çivi daha çakıyoruz. Ama bu olmak zorunda. Doğru olanı bulmak için yanlış yapmayı kabullenmek gerekir. Güvenip hayatına aldığın o insan senin hatan olabilir. Ama sana tecrübe kazandırdığı için varlığı önemlidir. Tek sorun bunu farklı algılayanlarda. Ah keşke onlar olmasa..

Benim için gökyüzünden toprağa düşüp Torbalı'nın hatalarını taşıyan 5 damla bu şekilde.
Bazı insanlar herşeyi hakeder. Gerçekten ruhlarına işlemiştir hatalar. Onlar için yapacak bişey yoktur. Ama bildiğim tek şey insanların değiştiği. Yeter ki onlara yapıştırdığımız etiketlerden vazgeçelim.
Bu kadar sorunun, gruplaşmanın, dedikodunun arasında yaşamımıza devam etmek zorunda kalıyoruz.
Gerçekten zor..
Torbalı'da hayatta kalmak çok zor !