Dedim ya çok hızlı gelişti her şey. Yeni Medya ve Gazetecilik okuduğumdan sıkça bahsetmiştim. Daha birinci sınıftaki bir öğrenci için inanılmaz olan bir iş ilanıyla karşılaştım bundan üç hafta önce. Sosyal medya departmanı için birine ihtiyaçları varmış. Olmaz ya hani dedim en azından başvurmuş olayım. İki gün sonra şirkette bir saatlik bir mülakata alındım. Ve üç gün sonra gelecek sonucu beklemeye başladım. O mülakat çok şey değiştirdi bende, sadece bir saatliğine olmak istediğim insandım, daha güçlü kendi ayakları üzerinde duran bir kadındım.
İşe alındığımı öğrendiğim zaman değişen dünyamı hissettim her saniyede. Yeni bir kapı, bir basamak. Öyle ya kendi mesleğimi yapacaktım.
Bugün bilmem kaçıncı günüm.
Kendi masamda, kendi blogumda bu kez gerçekten büyümüş küçük bir kadın olarak yazıyorum. Kendi ellerimle araladığım bu şans kapısında en büyük yardımcım yine yıllardır biriktirdiğim yazılarım oldu. Mülakata girdiğimde cv masada, tam yanında bilgisayarda gözüme çarpan tanıdık bir başlığa minnettarım şimdi. Beni, daha gelmeden 'Zira Burası Benim Gökyüzüm' başlığında, kendi kelimelerim de tanımışlardı.
Öğrencilik hayatımın kurtarıcısı olan mağazacılık işinden vazgeçmedim bu sürede. Hafta sonları tişört katlıyorum, hafta içi ofiste kahvemi yudumluyorum.
Hafta sonu yaşadığım o yorgunluk hala paranın ne kadar zorluklarla kazanıldığını hatırlatıyor bana, şükretmem gerektiğini öğretiyor.
Hafta içi yaşadığım rahatlık ise ne kadar doğru bir seçim yaptığımın en büyük kanıtı.
İşimi seviyorum, hayatım boyunca istediğim İletişim Fakültesindeyim. Herkes kadar öğrenciyken, çok şey başarmışım gibi hissettiren bu yerdeyim. Sınırlarımın dışına çıktığımı hissedebiliyorum, kabuğumu parçalıyorum. Bu ülkede sınırların dışına çıkabilmek mümkün olmasada, artık aradığım gücü her şeyden önce kendi içimde buluyorum.
Ben, büyüdüm galiba.
Hem bu blogta, hem bu şehirde hemde hayatın ta kendisinde.
Hala ödemem gereken faturalarım var, finaller için hala uykusuz kalıyorum.
Kahveyi hala sade içiyorum ama ben artık 'Ece Hanım' diye çağırılıyorum.
Artık sadece kişisel blogunda kendini anlatan bir kız değilim.
Artık, bir şirketin tüm hesaplarının yönetimiyle ilgileniyorum.
Dedim ya ben büyüdüm galiba.
Mesai saati bitti, kahvemde öyle.
Yeniden tüm okuyucularıma sevgiler.
Beni cümlelerimde büyüttünüz.
Sizi seviyorum.
Yüreği güzel, kalbi güzel, kelimeleri güzel insan Ecenur Ak..
YanıtlaSilHer insanın harcı değildir buraya bu kelimeleri sığdırmak kelimeleri bu kadar güzel seçip merdivenleri bu kadar emin çıkabilmek. Sizi 1 yıldır tanıyorum ve okuyorum kalbindeki beyazlığı yazdığı her hecesine tertemiz aksettirebilen ve bundan okuyucuyada keyif verdiren nadir kişilerdensiniz.
Şuan bende ofisimde herkes gibi para kazanmanın zorluklarıyla boğuşuyorum ve bu yoğunluğun arasında pc'deki programlardan ve iş yoğunluğundan kurtulup 20 dakikalık molam'da dışarı çıkmayı tabiri caiz ise, 'kafamı toplamayı' istiyordum tam çayımı aldım bahçeye çıkacakken okumaktan her zaman büyük keyif aldığım bir yazınızı daha gördüm ve şuanda yine o bilgisayarımın başında çayımı yudumlayarak güzel kelimelerini okudum.
Okuyucunuza çok fazla huzur veriyorsunuz bunu bilmenizi isterim ve aşık olduğunuz bu işi bir okurunuz olarak sizlerden ricam sakın bırakmamanızdır.
Aslında son dediğinizden biraz farklı olay siz kelimelerinizi büyüttünüz kelimelerinizde sizi büyütüp o masaya oturttu. Lütfen kelimeleri sizsiz bizi de bu güzel kelimelersiz bırakmayın.
Hayat boyu başarılar dilerim size, şimdilik benim de molam bitti ve tekrardan o soğuk şirket yazılarına geri dönmek zorundayım kendinize çok iyi bakın ve unutmayın klavyenin öbür ucu gülümsettiğiniz insanlarla dolu.. sevgilerle :)