7 Ekim 2016 Cuma

Sessiz Yığınların Sesi Olmak


Habercilik ne yolla olursa olsun hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Okumayı sevmeyen milletimiz için haber metinleri gün geçtikçe kısalsa da yeni güne uyanmamızla birlikte kendimizi dünyadaki sosyal, siyasi ve ticari değişimlerin yankılanan seslerine bırakıyoruz. 
Hayat bir süreç, bir akvaryumun içerisine bırakılmış gibi dünyada yaşamaya mahkum edilmiş insanlarda nefes almaya devam ederken karanlık çağdan bu yana bir çok şeyi değiştirdiler yaşamlarında. Ekonomi, siyaset, sosyal çevre, sağlık derken yaşam alanlarımızda ve çevremizde yaptığımız, yaşadığımız değişimler birilerini haberci olmaya ve gelişmeleri insanlara duyurmaya itti.
Elbette her seyi bilme arzumuz çaba sarfetme tembelliğimizle harmanlanınca günümüzde ortaya bir paragraftan oluşan haber yazıları ve yerini magazine bırakan gazete sayfaları çıktı. Öyle ya kendini binanın tepesinden atmaya çalışan teyzeden tutun, Kim Kardashian'ın dün gece yapılan galada giydiği dekolteli elbise bile haber niteliği taşıyor artık. Oysa gazetecilik ellerinde yaşadıklarını medyayla paylaşamayan, seslerini toplumlara duyuramayan, ezilen, çaresiz hiseden kesimlerin haklılıklarını dünyaya bağırabilecekleri bir meslek olarak ortaya çıkmıştı. 
Günümüzde yapılan haberlerden ne kadarı kendilerini anlatamayan kesimlerin yaşadıkları çaresiz tükenişleri dünyaya bağırıyor ki ? Yada toplumların baskıcı zihniyetleri yüzünden kendilerini ifade edemedikleri için başlarını eğmek zorunda kaldıkları durumlara bağıra çağıra yardım ediyor? 
Şüphesiz ki tartışılmaz güce sahip yeni medya. Sosyal medyada duyurulan olaylara bile bakıldığında yanlızlaşma yolunda ilerleyen bilinçsiz gençliğin dışında, medyayı bir yardım aracı olarak gören kesimde azımsanacak gibi değil. 
Bugün karşınıza çıkan bir paylaşımı dahi kendi kişisel hesaplarınızda yayınladığınızda hastanede çaresizce kan bekleyen, kanserden umudunu kaybetmiş veya lösemiyle savaşan bireylere bile bir ışık yakabiliyorsunuz. Tüm bunlar internetin bu denli yaygınlaştığı toplumlarda bu kadar kolayken kendilerini 'gazeteci' ünvanıyla tanıtanların sayfaları doldurmak için yaptıkları haberler insanların gözündeki haber anlayışını ucuzlaştırmış durumda.
Yeni medya kısmına bakılınca, nice bloggerların, youtuberların sessiz kalmış insanları dünyaya duyurmak, yardım çağrısı yapmak yerine reklam yapma arzusunun içinde kaybolduklarını görüyorum. 
İzlediğiniz makyaj videolarında güzelleşen o blog sahiplerinin kullandıkları ve reklamını yaptıkları ürünler başına aldıkları paraları halka duyursanız, sosyal dengeye ihanet edebilecek bir çok umutsuz insanla karşılaşırsınız.
Şirketlerin sosyal medya danışmanlığını yaptığım zamanlarda sosyal medya fenomenleriyle reklam için iletişim kurmaya çalışmıştım. İstenilen rakamlar bugün bir ay boyunca ailesini geçindirmek için çalışan bir işçinin aldığı maaşın neredeyse üç katı. Vasıfsız, sadece attığı üç beş tweetle fenomen olmayı başarmış, nice bloggerlar sanıyorum ki amaçlarının dışında bir dünyada insanların gözünü boyamakla meşgul.
Dünya çok büyük. Hiç bilmediğimiz, hiç duymadığımız toplumlarda, hanelerin içinde, kapalı kapılar ardındaki siyasi süreçlerde bireylerin bilmesi gereken, hayatlarımızı etkileyen bir çok olay varken habercilikteki bu ucuzlaşma niye?
Para uğruna mı?
Kendini yazmaya, okumaya, yaşamaya, öğrenmeye ve tarafsız olarak halka öğretmeye adamış onca gazetecinin, bu işe gönül vermiş bloggerın ve ne yazık ki hiçbir şeyin farkında olmayan sosyal medya kullanıcılarının para için harcadığı sessiz yığınlar, bu dünyanın gözardı ettiği tek gerçek.

Bugün gazetecilik yerini yeni medyaya bırakıyorsa bilin ki bundan sonra bir yardım çağrısının insanları sokaklara döktüğü dayanışma ruhu içindeki bir toplumda yaşamak mümkün olmayacaktır. Çünkü bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar gazeteci bugün doğru yolda ilerlemeyi seçtiği için ya Silivri de ya da karnı aç, evinde bir kanepede.

Yeni medya, yükseliyor. Ne mutlu ki benim mesleğim.
Ancak farkındalığını kaybetmiş uyuyan bir nesil geliyor, ne yazık ki medya artık sessiz yığınların sesi olmayı asla başaramıyor.